Kahve, Türk kültüründe önemli bir yere sahip ve hatta hepimizin aşina olduğu ‘’Bir fincan kahvenin kırk yıl hatrı vardır’’ cümlesi de bize özgü bir deyiştir… Kahve kültürünün geçmişine bakıldığında birçok kaynak Yemenli bir çobanı işaret ediyor ve sekizinci yüzyılda ortaya çıkan Türk Kahvesi, günümüze kadar ulaşmayı da başarmış durumda. Kahve sonrası sohbeti daha keyifli ve daha heyecan verici bir hale getirmek adına kahve falı da gerçek bir kültür olarak günümüze kadar ulaşmayı başardı. Kahve telvesi üzerinden yürütülen tahminler ile birlikte gelecekte bizleri nelerin beklediği keyifli bir dille aktarılıyor. Bazıları fala inanmazken bazıları da falın gerçekliği konusunda hiç şüphe duymuyor. Siz hangi taraftasınız bilmiyoruz fakat dilerseniz kahve falının geçmişine hep birlikte göz atalım ve bu konudaki gerçekleri de sizinle paylaşmaya çalışalım…

Yemenli çobanın kahveyi keşfetmesi ile birlikte Yemenliler kahve çekirdeklerini işlemeye başlıyor ve bunun en önemli nedeni de birçok kaynakta şu şekilde yer alıyor: Çekirdekleri tüketen hayvanlar daha enerjik ve daha sağlıklı bir yapıya kavuşuyor. Hal böyle olunca kahve çekirdeklerine yoğunlaşan insan sayısı da artıyor ve bir süre sonra kahve kültürü yerleşik bir hal alıyor. Elbette bahsi geçen bilgiler bazı kaynaklarca doğrulanabilmiş değil ancak rivayetlerin yanı sıra birçok kaynağın bu bilgilere yer vermesi de bizlerin dikkatini çekmiş durumda. Şimdi dilerseniz kahve falına da hep birlikte göz atalım ve bu kültürün geçmişini de ele almaya çalışalım.

Kahve Falının Tarihçesi

‘’Fala inanma, falsız da kalma’’ deyişi de Türk kültüründe önemli bir yere sahiptir ve özellikle fal baktıranlar ile birlikte bakıcıların da dilinden düşmüyor. Peki kahve falı ile ne zaman tanıştık? Osmanlı Dönemine gidiyoruz ve Yavuz Sultan Selim’in Padişah olduğu 1517 yılında Osmanlı Mutfağında özel olarak ‘’Kahveci Başı’’ adı ile çok sayıda çalışanın olduğunu görebiliyoruz. Yavuz döneminde seferlerin sayısı artmış ve birçok kültür ile içli dışlı olunmuştur. Kahve kültürünün yanı sıra fal kültürü de bu dönemde daha güçlü bir hal almıştır.

Kahve telvesini yorumlamak, tahminde bulunmak ve hatta bunu kehanete varacak seviyeye taşımak, Osmanlı Döneminden gelen bir alışkanlık olarak karşımıza çıkıyor. Kahve falı bakıcılığı, herhangi bir kanıt ya da ispata dayalı olmadan tahmin yürütülerek yapılan eğlenceli bir eylem olarak da tanımlanabilir. Kahve falına bakan insanlar bazı toplumlarda çok fazla değer görüyor ve ülkemiz insanının da yine kahve falı bakan kişilere saygı duyduğunu söyleyebiliriz. Yalnızca kahve değil, kahve falı kültürünü birçok ülkeye aşılamış durumdayız ve bu ülkelerden bir tanesi de Yunanistan olarak biliniyor. Yunanistan, Türk mutfağını yakından takip ediyor ve hatta sahip oldukları lezzetlerin büyük bir kısmı da Türk mutfağından alıntı şeklindedir. Kahve falı konusunda Yunanistan da fazlasıyla ilgili görünüyor ve hatta günümüzde dijital ortam aracılığı ile fal bakma seansları bile düzenlediklerini söyleyebiliriz.

Çinliler mi Osmanlı mı?

Rivayete göre; kahve falına ilk bakan medeniyet Çin’dir. Birçok kaynakta Yemenliler, Osmanlı ve Çinlilerden bahsediliyor ve dilerseniz Çin’in bu konuda neler yaptığına da göz atalım. Çanak içerisindeki paslanmış bölgelerin ve çay yapraklarının şekillendirdiği görseller üzerinden bir yorumlama yapan Çinliler, bunu daha sonra kahve telvesi ile yapmaya başlamış ve böyle bir alışkanlık edinmişlerdir.

Bu konuda henüz net bir bilgi ne yazık ki bulunmuyor ancak en azından Osmanlı Döneminden bu yana kahve falı ile yakından ilgilendiğimiz gerçeği konusunda hemfikir olduğumuzu düşünüyoruz.